in the face of

  1. (a) rağmen, … olduğu halde.
    He succeded in the face of tremendous difficulties. (b) karşı(sında),
    muvacehesinde.
    He showed no fear in the face of danger.
    in the face of all men: âleme karşı.
karşı gelmek, meydan okumak, aldırmamak, tanımamak, hiçe saymak.
fly in the face of custom/convention.

fly in the face of facts: gerçeklere aldırmamak, gerçekleri inkâra kalkışmak.
fly in the face of providence: kadere karşı mücadele etmek.
(yasaları/töreleri) hiçe saymak, tanımamak, meydan okumak, kafa tutmak, (söz vb.) dinlememek, itaatsizlik etmek, karşı gelmek.
tehlike karşısında
sarih emirlere rağmen
kesin verilen emirlere aykırı hareket etmek Fiil
…e aykırı olmak Fiil
gerçekleri kabul etmekten kaçınmak Fiil
doğa kanunlarına karşı gelmek Fiil
kadere karşı mücadele etmek Fiil
birine karşı gelmek Fiil
anlaşmaları bozmak Fiil
birçok güçlüklerin karşısında başarı elde etmek Fiil